90’lı yılların başlarında özel televizyonların boy göstermesi ile bu baskın kültür daha çok gösterim alanı bulmaya başladı. En çok izlenen diziler genelde hep bu tür diziler oldu. Ticaretin her ayağında olduğu gibi televizyonculuk ayağında da malesef hep bu kitle kullanıldı. Sanayileşmenin gereği olarak bunlar gayet normal olsa da , beraberinde uygulanması gereken politikalar yetersiz kalınca şehirlerimizde küçük ve orta boyda köylerin birleşmesi ile oluşmaya başladı. Uyum sürecinde yaşanan sıkıntılar , arabesk kültürünü baskın kültür haline getirdi.
Arabeskin Etkileri
Kültüre yönelik politikaların açıkça şekillendirilip uygulandığı laikleşen bir ülke olarak Türkiye bağlamında bu müziğin varlığı, her düzeyde, şiddetli tartışmalara yol açmıştır. Varlığıyla bu müzik, ikonları ve sembolleriyle Türk kamu hayatının her alanını kaplamış olan bir hareketi sergiler. Türkler için arabesk tartışması, birey olarak kendilerini, mekân olarak şehri, devletlerini ve hükümetlerini anlamlandırmayı içerir. Bir müzik formu olmasının yanında arabesk bütünsel bir anti-kültürdür ve hakkında sıkça söylenen şey, trafikte konuşulan dilden politikaya kadar şehir hayatının her alanını kaplayan kargaşa ve düzensizlik havasında kendini gösteren bir yaşam tarzı olduğudur.
Arabeske Karşı Tepkiler
Arabeske karşı olanlara göre arabesk şarkı sözleri, hayat hakkında olumsuz tavırlar ifade etmekte ve söyleniş biçimindeki “Araplaşma” hissedilmektedir. Arabeske karşı yöneltilen en büyük suçlama ise sözlerinin saçma ve belirgin bir konudan yoksun oluşudur. Bir konudan açıkça bahsetmektense onu süslemenin yabancılara özgü olduğu düşüncesi savunulur. Ayrıca arabeskle özdeşleşmiş olan genizden gelen kalın sesin Türkçenin bozulmasına sebep olduğu savunulur.Arabeski eleştirenler bu durumu onun edilgenlik mesajıyla bağlantılı olarak yorumlamaktadırlar. Onlara göre arabesk, eleştirel yetenekleri uyuşturmakla kalmamakla, tüm suçu kadere yükleyerek politik bilinci ve sorumluluğu köreltmektedir. Bunun aksine, arabesk sözlerin aslında belirli bir politik yorum içerdiği ama bunun süslü ve karışık bir yoldan ifade edildiği görüşü savunulabilir.Arabeskin politik bir protest müziği haline gelmemesinin sebebi, bugün Türkiye’de sağcı ve solcu ideolojilerin kültürel yönelimleridir. 1960’larda Bülent Ecevit’in, Atatürk’ün politik partisi CHP’nin başına geçmesinden bu yana Türk solu kendini, Türk politik hayatının ilerlemeci ve Batılılaştırıcı gücü olarak görmüştür. Türk solu arabeski ilerleme yolunda silinmesi gereken Doğulu geçmişin bir parçası olarak görmekle kalmamakta, Özal hükümetinin arabeske verdiği örtülü desteği, müziğin tepkisel doğasının onaylanması olarak görmektedir.
Arabesk Şarkıcıları
Tanınmış arabesk şarkıcılarının çoğunluğu Türkiye’nin güneydoğusundan geliyordu; bunlar arabesk filmlerinde Batı Anadolu’nun milyonluk kentlerine göçenlerin beraberinde getirdiği hasret ve yoklukları canlandırıyorlardı. Adana’dan Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses; Urfa’dan İbrahim Tatlıses; Diyarbakır’dan Coşkun Sabah, Emrah, Mahsun Kırmızıgül; Antakya’dan Ceylan, Gökhan Güney…
Türkiye'de arabesk şarkı şekli ilk kez 1940'lı yıllarda Haydar Tatlıyay ve diğer birkaç şarkıcı tarafından ortaya çıkarılmıştır. 1938 yılında Arapça şarkılar yasaklanmış fakat bu müziği çalan Kahire Radyosu, Türkiye'de de çektiği ve sevilerek dinlendiği için bu yasak başarılı olmamıştır. 1960'lı yıllarda Orhan Akdeniz, Ahmet Sezgin, Abdullah Yüce ve Hâfız Burhan Sesyılmaz gibi bazı şarkıcılar Araplardan alınan raks müziğini Türkçe şarkılar için kullanmışlar ve böylece Türkçe arabesk ortaya çıkmıştır.
Daha sonra Orhan Gencebay gibi bazı şarkıcılar arabeski Anglo-Amerikan rock 'n' roll müziği ile birleştirmiş, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Emrah, Mahsun Kırmızıgül ve Hakkı Bulut gibi isimlerse arabeskin en ünlü icracıları arasına katılmıştır. Arabesk, zamanla kendi içinde Arabesk-pop, Arabesk-rock gibi alt başlıklara ayrılmıştır.
İbrahim Tatlıses
İbrahim Tatlıses (Doğum adı: İbrahim Tatlı, 1 Ocak 1952, Şanlıurfa), Arap ve Kürt asıllı Türk şarkıcı, besteci, yapımcı, oyuncu, televizyon programcısı. Tatlıses Holding yönetim kurulu başkanı "Ayağında Kundura" türküsü ile ünlenen Tatlıses, günümüze kadar otuzdan fazla albüm çıkardı, birçok filmde oyuncu ve yönetmen olarak görev aldı ve 19 yıl süren İbo Show 'da sunuculuk yapmıştır. Tatlıses, Türkiye'nin yanı sıra Yunanistan ile Orta Doğu'da da tanınmaktadır.İbrahim Tatlıses, Kanal D'de yayınlanan bir programda kendinizi ne olarak ifade ediyorsunuz sorusuna "Babam Arap, anam Kürt, ben ise Türk'üm" diye cevap vermiştir. 2005 yılında Erbil konserinde ise Tatlıses "Babam Arap, anam Kürt, ben Türkoğlu Türk'üm size Türkiye'den selam getirdim" diyerek izleyenleri selamlamıştır. Müzik, televizyon ve sinemanın yanında İbrahim Tatlıses'in gıda, turizm, inşaat, iletişim (TV kanalı, radyo istasyonu), ulaşım gibi birçok alanda yatırımı bulunmaktadır. Özel hayatıyla da gündemde olan Tatlıses, 14 Mart 2011 tarihinde program çıkışı uğradığı silahlı saldırıdan ağır yaralı olarak kurtuldu.
Orhan Gencebay
Orhan Gencebay (d. 4 Ağustos, 1944; Samsun, Türkiye) Türk besteci, ses sanatçısı, şair, enstrümanist, aranjör (düzenlemeci), müzik yapımcısı, müzik direktörü ve aktördür.
Arabesk müzik olarak adlandırılan, fakat kendisinin bu terimi "yanlıştır ve eksiktir" gerekçesiyle reddedip Serbest Türk müziği, özgür Türk müziği, serbest çalışmalar ve Gencebay müziği gibi kavramlarla adlandırdığı, 1960'larda yayılan Türk müziği tarzının yaratıcı ve öncülerindendir. Gencebay, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısıdır.Orhan Gencebay, bugüne kadar 35 (31 beyazperde, 4 TV) sinema filminde başrol oynadı, 90'a yakın filmde müzik direktörlüğü yaptı. 1000'den fazla bestesi bulunan Orhan Gencebay, bunların 300'e yakınını kendisi seslendirdi.Orhan Gencebay'ın yaptığı çalışmalara TRT denetleme kurulunca arabesk dendiyse de, Orhan Gencebay bu değerlendirmeyi "yanlıştır ve eksiktir" diyerek kabul etmedi. Yasal olarak 67 milyon civarı plak ve kaset tirajı olan Orhan Gencebay'ın, korsan üretimlerin yasal üretimlerden 2 kat fazla olduğu düşünülürse, yasal olmayan üretimlerle birlikte 200 milyon civarı tirajı olduğu tahmin ediliyor. Bu da, dünyanın sayılı tiraj rakamlarındandır.
Müslüm Gürses
7 Mayıs 1953'de Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesi'nin Fıstıközü köyünde kerpiç bir evde dünyaya geldi. Annesinin adı Emine'dir. Babası Mehmet Akbaş rençberlik yapar, türkü söylemeyi sever, bağlama çalardı. Müslüm Gürses'in çocukluğunun ilk yılları Şanlıurfa'da geçti. Gürses üç yaşındayken ekonomik nedenlerden dolayı ailecek Adana'ya göç ettiler. Müslüm Gürses, şarkıcılığa 1965 yılında, küçük yaşta Adana'da bir çay bahçesinde şarkılar söyleyerek başladı, aynı zamanda Halkevine’de gitti. Terzi çıraklığı ve kunduracılık yaptı, o yıllarda bir gazinoda sahneye çıktı. Ayrıca ilkokuldan mezun olduktan sonra 14 yaşındayken, 1967 yılında Adana Aile Çay Bahçesi’nde düzenlenen yarışmaya katıldı ve birinci oldu.1967 yılından itibaren TRT-Adana-Çukurova Radyosunda da her hafta Cumartesi günü canlı olarak türküler söyledi. 1968 yılından itibaren piyasaya ilk 45'likleri çıkarmaya başladı. İstanbul'a gelen Gürses, Selahattin Sarıkaya'nın sahibi olduğu Sarıkaya Plak ile 2 adet 45'lik Plak yaptı. Daha sonra 1969 yılında yine İstanbul'da Palandöken firması ile çıkış parçası olan "Sevda Yüklü Kervanlar"ı içeren "Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma" isimli 45'lik Plağı çıktı. Bu plak tam 300.000 adet satarak rekor kırmıştır.Gürses, bu plaktan sonra askerliğini yaptı, tekrar İstanbul'a gelerek aynı firmada plaklarını çıkarmaya devam etti. Palandöken firması ile tam 13, sonra Bestefon firmasi ile tam 4, daha sonra Hülya Plak ile tam 15 ve nihayet Çın Çın Plak ile tam 2 adet 45'lik plak yapti.
Dinleyiciler
Arabesk anlatısı müziği göç süreci ile öyle bağdaştırmıştır ki hem müzisyenler hem de dinleyiciler için gecekondu yaşamı ve köyden kente göç, ayırdedici özellikler halini almıştır. İç göçün, şehirli Türk toplumunda müziğin üretim, destekleme ve tüketim kalıpları üstünde derin izler bıraktığı bilinen bir gerçektir. Menderes döneminin politikalarından kazançlı çıkmış olan köy göçmeni yeni zengin sınıfın eğlence merkezleri olan gazinolar, eskiden Hıristiyan azınlıkların işlettiği meyhanelerden esinlenmiş olan içki, yemek ve müzik sunan yerlerdir. Arabesk ise daha ileriki dönemlerde ortaya çıkmış, hızlı gecekondu yapımı ile nüfus artışının eşlik ettiği işçi göçüyle ayırdedilmektedir. Arabeskin gecekonduyla bağdaştırılması, müziği kimin ürettiği ve kimin dinlediği üzerine isabetli bir açıklama olmaz fakat arabeski ve dinleyicisini tanımlayan mekânlardan ve gruplardan en önemlisi genelde aynı cinsiyetten arkadaşların biraraya geldiği ve yemek, içki, sohbet ve müziğin paylaşıldığı muhabbetlerdir.
KAYNAKÇA
Türkiye’de Popüler Kültür - Ahmet Oktay - ACI
Kötü Çocuk Türk – Nurdan Gürbilek - ACI
Türkiye’de Arabesk Olayı – Martin Stokes – ACI
Popçağı Ateşi – Can Kozanoğlu - ACI
The Türkler – Yalçın Pekşen - ACI
Almanya’da “Hayali Türkiye”nin Müziği – Martin Greve - ACI
http://www.muslumgurses.gen.tr/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Arabesk_k%C3%BClt%C3%BCr