benim olacak.” (Jane Eyre, s.14) cümlelerine maruz kalmıştır. Jane’in bu sözler karşısında aldığı tavır onu cezalandırmaya yetecek kadar önemlidir. Cezasını çekmek için “kırmızı odaya” götürülürken, evin hizmetçisinin Jane’e bakış açısı da kuzen John Reed’den farklı değildir. “İnsan hiç küçük beye vurur mu? Velinimetin oğlu! Efendin o senin!” sözlerine Jane küçük aklıyla isyan eder, “Efendim mi? Neden efendim oluyormuş hizmetçi miyim ben?” sorularıyla durumunu anlamaya çalışır; ama hızla gelen cevap “Yo!... Hizmetçiden bile daha aşağısın, çünkü geçimini çıkarmak için de çalıştığın yok” (J.E., s.16) olur. Hizmetçinin son cümlesi Jane’nin bilinçaltına en derin şekilde kazınmış ve küçüklük döneminde geleceğini biçimlendiren hayallerinin önüne geçerek “maddiyat” düşünceleriyle ve kaygılarıyla, onun insan yaşamındaki önemiyle farkında bile olmadan tanışır. “Velinimet”, “Efendi”, “Geçimini çıkarmak” sözleri Jane’in ileriki yaşamında epeyce önemli olacaktır. Kendi ayakları üzerinde durmayı becerebilen yetişkin Jane’in temelleri bu yıllarda yaşadıklarıyla atılmıştır. Gustave Flaubert’in “Madame Bovary” romanının kadın kahramanı Emma ise çiftlikte büyümüş bir köylü kızıdır. Çiftlik yaşamının koşulları gereği evinin yaşamsal ihtiyaçları babası ve çiftlik çalışanları tarafından karşılandır. Çocuk yaşamında Jane’in yaşadığı çetin şartları yaşamamış, tecrübe etmemiş olan Emma’nın bu dönemi manastırda geçmiştir. Emma’nın okuduğu romantik romanlar ve bu romanlardaki romantik karakterler, onların renkli, görkemli yaşamları Emma’nın okuma sürecinde, kitaplardaki kahramanlarla özdeşleşmesi “İşte Emma da tıpkı bu, giysileri uzun bedenli hanımlar gibi, eski bir şatoda yaşamayı özlüyordu.” (Madame Bovary, s.73) alıntısından da anlaşıldığı gibi Emma’nın okuduğu kitaplar onun
Sedef Kunter
000755-032
gerçekle bağlantısını koparmış, onu hayali bir dünyaya sürüklemiştir. Yaşamadığı bir hayatı özlemesi de bundandır. Emma’nın paraya bakış açısı daha çok sağlayacağı görkemi ve zengin bir yaşamı, edineceği çevreye araç olmasıdır. Onun beslemek, barınmak gibi temel ihtiyaçlara gereksinimi yoktur. N’olurdu, İsviçre’deki bir köşkün balkonuna dirseklerini dayayabilseydi ya da yanında uzun etekli siyah kadife bir ceket giymiş, ayağında yumuşak deriden çizmeler, başında sivri bir şapka, kolunda kolluklar bulunan bir koca ile birlikte..., İskoçya’da bir köşke kapak atabilseydi!” (M.B., s.76) ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Emma’nın bir roman kahramanı gibi yaşayabilmek için paraya ihtiyaç duyduğu görülür. Bazılarının yaşamını sürdürebilmeleri için bazılarının da romantik hayallerini gerçekleştirebilmesi için paraya ihtiyaçları vardır. Onların yetişme biçimleri maddiyata bakış açılarında etkili olmuştur. Para Jane için bir ihtiyaç, Emma içinse lüks, yaşamın olmazsa olmazıdır. İnsanların yetişme biçimleri tıpkı “Jane Eyre” ve “Madame Bovary” romanlarındaki ana karakterler üzerinde görüldüğü gibi kendi hayatlarının idaresinde önemli bir rol oynar.
Maddiyat karakterlerin önüne geçer. “Daha ötelere kadar görebilmek için nasıl can atıyordum!”(J.E., s.111) diyen Jane, gerçek koşulların buna el veremeyeceği geçeğinin de farkındadır; ekonomik olarak gerçekçi hesaplar yapmak zorundadır. Bunun için de “Tanrım! Diye bağırdım... Yeni bir kölelik bağışla bana.” cümleleriyle iş bulmak konusunda ilahi bir yardım ister. Maddi konular Jane’in dünyayı gezip görme ideallerinin önünde ciddi bir engeldir. Emma ise İtalyan tarzında yapılmış bir şatoda verilen baloya davet edildiğinde sıra sıra oturan kadınların görkemli şıklığı karşısında kendi maddi imkanlarının kısıtlılığı yüzünden ideal elbiseye, takıya kavuşamamıştır. “Emma tıpkı sahneye ilk defa çıkan bir aktris gibi tuvaletini özene bezene yaptı...” (M.B., s.86) cümlesinde Emma’nın kendi gerçeğini fark
Sedef Kunter
000755-032
edemediği ve kendisini baloda diğer kadınlarla görsel anlamda aynı kabul ettiği görülür. İsimleri niteleyen sıfatlar da Emma’nın diğer zengin kadınlar gibi olma isteğini gösterirken
Emma’nın “yünlü elbiseye” sahip olması maddiyatla ilgili bir gerçektir ve böyle bir gerçek de ideal tanımaz. Maddi gücün sınırları karakterlerin- Emma ve Jane’in- isteklerini gerçekleştirmelerinde önemli bir engeldir. Ancak bu engelle baş edebilme yöntemleri de kişilerin yetişme çağlarında aldıkları eğitimle şekillenir. Jane bunu baştan kabul eder ve gerçekçi bir yaklaşımla bu soruna yanaşır, en azından başka bir iş bulma umudu vardır. Emma ise maddi gücünün boyutları konusunda hayalcidir. Ya ihtirasla ya da elde edemeyeceği şeyler için mutsuz olur.
İnsanlarin materyalist düzene verdikleri tepki onların sosyal sınıflarını belirler. Charlotte Bronte’nin kahramanı Jane’nin mürebbiye olarak işe başladığı Thornfield’daki Bayan Fairfax ile Jane arasında geçen şu konuşmada Jane, Fairfax’e “Burası sizin sanıyordum ben” demesi ve Fairfax’in orada kahya olarak çalıştığını öğrenmesi de yeni bir deneyimdir. Kahya kadının kocası, Rochester ile akraba olmasına rağmen, mal – mülk sahibi Rochester ile onları eşitlememiştir. Bu eşitsizliğin Jane’in toplumsal durumuna eşitlik olarak yansıması ise Jane’i mutlu eder. “Demek aramızdaki eşitlik gerçektenmiş... Onun alçak gönüllülüğünden doğma değil. Daha iyi ya! Durumum daha da rahatlamıştı.”(J.E., s.132) “Maderia’daki amcam ölmüş, bana beş bin altın bırakmış.” “Demek bağımsız bir kadınsın...zenginsin ha?...Seni el üstünde tutan dostların vardır artık.” (J.E., s.551-552) Jane ile Rochester’ın arasında geçen bu konuşma Rochester’ın maddi ve fiziksel kayıplarının olmasından sonraki karşılaşmalarında gerçekleşmiştir. Dönemin toplumsal anlayışına ters düşmekten korkan yazar, Jane ve Rochester’ı evliliğe giden yollarında eşitlemiş ve bir denge yaratmıştır. Jane
Sedef Kunter
000755-032
bahsedilen toplumsal sıçramayı bireysel özellikleri ile değil parayla yapabilmiştir. Flaubert’in Emma’sında daha şık giyinmek, daha iyi takılar takabilmek ve sevgililere daha çok hediyeler
alabilmek için, yani paranın gücüyle toplumdaki yerini farklılaştırmak için Emma, üretemediğini tüketmeye kalkar. Ancak onun bu zafiyeti kendisinin korkunç sonunu hazırlayacaktır. Emma’nın bu zayıf tarafını fark eden Lheureux, Emma’yı arsenige sürükleyen kişi olarak görülebilir. “Ertesi gün, karanlık bastırırken, tuhafiyeci Lheureux genç kadını ziyarete geldi. Bu dükkancı çok kurnaz bir adamdı.” “Bizim gibi yoksul bir dükkan şık bir hanımı ilgilendirmez elbette, diyordu. Bu ‘şık’ kelimesini de üzerine basa basa soyledi.” (M.B., s.146-147) Kurnaz tuhafiyecinin Emma’nın sosyal konumunu değiştirme konusundaki ideallerini fark etmesi, onun zayıf noktasını bildiğini gösteren “şık” kelimesini üstüne basa basa söylemesi Emma’nın onun kadar gerçekçi olamaması yüzünden felaketle sonuçlanmıştır. Sınıf atlamak görecelidir. Emma’nın şık giysiler giyerek mensubu olduğu burjuva sınıfından baloda görüp de etkisinden kurtulamadığı “aristokrat” sınıfına geçebileceğine olan inancı onu sona bir adım daha yaklaştırır. Emma’nın gerçekle bağlantısını tamamen kestiğini gösteren, bu hayalleri Emma’nın hala bir köylü kızı ve eş durumundan bir burjuva olduğu gerçeğini değiştirmez. Emma bu yanılgıya düşer, sadece bir süreliğine sınıf atlayabilmiştir kendisine göre. İnsanlar maddi gücü ne için istediklerini bilirlerse ve bu gücü doğru kullanırlarsa mutlu ve başarılı olurlar. Jane, paranın efendisi olmayı tercih ederek bu gücün hayatına kendi istediği oranda girmesine izin verir, “Madame Bovary” romanında ise para, Emma’nın efendisi olarak Emma’nın hayatını mahveden bir zehre donüşür.
Gustave Flaubert’in romantik Emması, Charlotte Bronte’nin realist Jane’i yaşadıkları dönemlerin ait oldukları sınıfların tüketime yönelik beklentileri ve hedefleri olan örnek
Sedef Kunter
000755-032
kişilerdir. Eserlerin yazarları, onlara tüketime ait sınıf beklentilerini ve hedeflerini örneklemek için tüketime yönelik bakış açıları yüklemişlerdir. Bu öncelikler yirmi birinci
yüzyılda da gerçekliklerini koruyup, sürdürmektedirler. Eskilerin önemsediği soy asaleti, kan asaleti gibi kavramlar “yenilerin” hayatında hiç birşey ifade etmemektedir. Paranın asaletinin her kapıyi açtığı, her sınıfı eşitlediğini düşünmektedirler. Charlotte Bronte de böyle düşündüğünden “Jane Eyre” romanında Rochester’ın fiziksel sakatlanmasından sonra Jane ile onu birleştirir. Dünyada egemen olan liberalizm ve dolayısıyla kapitalizm var oldukça kimileri ideallerine maddi koşulların açmazları yüzünden ulaşamayacaklardır. “Jane”lerin serüveni devam edecektir. Bazıları da parayla asalet, mutluluk satın alabilceklerini sanacaklardır. Tıpkı Emma gibi onların da sonu hüzünlü olacaktır.
Kelime sayısı 1304
KAYNAKÇA:
Flaubert , Gustave . Madame Bovary . İstanbul: İletişim Yayınları, 2008.
Bronte, Charlotte. Jane Eyre. İstanbul: Engin Yayıncılık, 2004.