Leonard'a göre gerçekler kabul edilmiş bellektir tahtaya vurunca çıkan ses gibi. Leonard'ın vücudu dövmelerle kaplıdır. Vücudunda en ilgi çekici cümle ise "bellek aldatıcı"dır. Leonard belleğe güvenmemektedir. Günlük olayları gerçek bellek olarak kabul etmemekte, bu nedenle yaşamını dövmeler, fotoğraflar, kart indeksleri, dosyalar, tablolar ve geçmişi hatırlamasını sağlayacak, tutku haline gelmiş alışkanlıklarla yeniden biçimlendirmektedir.
Leonard, karısını Jimmy Grant adında birisinin öldürdüğünü düşünmekte ve onu aramaktadır. Leonard'ın çevresinde temelde iki kişi vardır: aslında karısının davasına bakan bir polis olan, ancak kendisinin, arkadaşı olarak tanıdığı Teddy ve sevgilisi öldürüldüğü için, Lenny’ye acıyıp yardım etmek niyetindeymiş gibi görünen Natalie...
Olayların akışında, Natalie’nin Lenny’yi kullandığını anlarız. Karısına hakaret eder, Lenny sinirlenir, Natalie’yi döver. Natalie ise Leonard'ın belleksizliğini kullanır. Natalie evden çıkar, bir süre sonra, Leonard'ın unutmasını bekledikten sonra tekrar eve döner. Nasıl olsa, Lenny’nin bellek süresi dolmuştur. Filmin sonunda, aslında düz kurguyla verilseydi başında, Teddy ile Leonard'ın konuşmalarından Leonard'ın Jimmy G. adında birisini daha öncede öldürdüğünü ama ileriye dönük belleği olmadığı için intikam aldığını unutan Leonard yeni Jimmy G.ler aramaktadır. Filmin sonunda Teddy'den, Leonard'ın Sammy diye bahsettiği kişinin sadece bir dolandırıcı olduğunu ve şeker hastası bir karısı bulunmadığını hatta hiç karısı olmadığını öğreniriz. Şeker hastası karısı olan Leonard'dır. Zaten bu sırada Leonard da geçmişi düşünür. Onu, karısına insulin vururken görürüz. Leonard'da şehir dışındaki barakada gerçekleştirdiği cinayeti unutmak istemesinden ve Tedy'nin geçmişine dair söylediklerini kabul etmek istememesinden dolayı kendine yeni Jimmy G. adayı olarak Teddy'i seçer. Burada Leonard bilinçli olarak unutma istemine girer.
Filmi, A.J. Greimas'ın , derin okumayı olanaklı kılan "göstergebilimsel dörtgen" olarak adlandırılan yöntemle çözümlemeye çalışacağım:
Gerçek Yalan
Yalan Olmayan Gerçek Olmayan
ölüm, fotoğraflar,
öldürme, dövme,
bellek indeks kartları,
oyun
Leonard'da amnezi denilen bir tür hastalık vardır. Bu hastalık kafa travması, epileptik bir nöbet veya migren baş ağrısının ardından ortaya çıkabildiği gibi, alkol, sedadif-hipnotikler ve halüsinojerler gibi maddelerin bir yan etkisi de olarak ortaya çıkarak bellek kaybına yol açmaktadır.
Hastalığın görülme oranı % 5-10 arasıdır. Daha çok kadınlarda teşhis edilmektedir. Erkek hastaların ise suç işledikleri için daha çok adli sistem içinde oldukları ve bu nedenle tanı konulamadığı düşünülmektedir. Kişilerin özellikle kafaları içinden gelen sesler duymaları, yaptıklarını hatırlamadıkları şeylerle karşılaşmaları gibi belirtilerin, öğrenilmesi halinde kendilerinin “akıl hastanesine kapatılacakları ya da toplumda damgalanacakları” yönündeki inançları nedeniyle tedaviye başvurmadıkları görülen bir hastalıktır.
Leonard'da kendisinde bu hastalığın olduğunu kabul etmemekte, sadece karısının öldürülmesi üzerine geçirdiği şok ve başından aldığı darbe nedeniyle bu halde olduğunu düşünmektedir.
Leonard kendisinin, bellek kaybı hastalığını sistemli bir şekilde not alarak, fotoğraf çekerek ve önemli bilgileri vücuduna dövme ile yazarak ve bunları devamlı okuyarak unutmanın etkisini azaltmaya çalışıp, yaşamını idame ettirmektedir. Aslında Leonard'ın yaptığının benzerini günlük hayatımızda bizde yapmaktayız. Bizde günlük hayatımızda, iş hayatımızda, okulda vb. yerlerde önemli gördüğümüz şeyleri not alırız, ileriki günlerde yapacağımız faaliyetleri hatırlamak için ajanda kullanırız, anılarımızı kalıcı kılmak için fotoğraf çeker, filme alırız.
Hepimizde de biraz da olsa unutma, belleksizlik korkusu da vardır. Toplum olarak da buna örnek oluştururuz. Belleksizliğimizin en iyi örneğini siyasetçilerimize davranışımızda görürüz. Yalancılıklarından, sahtekarlıklarından, dolandırıcılıklarından dolayı iktidardan gönderdiğimiz siyasetçileri bir sonraki seçim döneminde sanki yaşananlar hiç olmamış gibi tekrar başımıza getiririz.
Fotoğrafın gücü, nesneleri olduğu gibi göstermesinden ve olanı belgelemesinden kaynaklanmaktadır. Fotoğrafın kişiliği, yalnızca çekeceği nesnelerin seçiminde ve amacında etkili olmaktadır. Fotoğrafik görüntü nesnenin kendisidir. Nesne, zaman ve mekandan soyutlanmıştır. Bu artık yeniden üretim olmaktan çok modelin kendisidir. Fotoğraf zamanı arşivler. Böylelikle yok olmaya, unutulmaya karşı koyar.
Baudrillard'a göre, "Fotoğrafta sorun nesnel olma sorunu değildir, sorun nesne haline gelme sorunudur. Fotoğrafik süreçte dünya bir nesne olarak ilgilenilen bir sorun değildir, onun bir nesne olarak zaten orada olduğunu kabul ederek davranmak, fakat bir nesne oluşumu sağlamak, onu bir nesne haline getirmek, bir deyişle öteki oluşumu sağlamak, altta yatan benliği açığa çıkararak gerçekliğini deşifre etmek, bir tür zemin olarak görünür kılmak sorununudur".
Leonard, gerçekliği oluşturmak, belleğini tazelemek amacıyla çektiği fotoğrafları kullanmaktadır. Fotoğraflar, yazıla, dövmeler bellek işlevi görmektedir Leonard'da.
Fotoğraf kendi zamanını, mekanını, ailesini, zenginliğini belgelemek isteyenlerin, kendi varoluşlarını sonsuzlaştırmak isteyenlerin ve varolduklarına dair bir kanıt bırakmak isteyenlerin bu isteklerini gerçekleştirme aracıdır.
Gözün gördükleri kaydedilemiyor, en fazla anımsanabiliyor. Gözün tarihi, geçmişe her “bakışımızda” yeniden yazılıyor, ancak bellek bu aşamada görüntülerle değil izlenimlerle ve görüntülerin geçerken bıraktığı düşünsel izlerle ve ipuçlarıyla ilgileniyor. Fotoğraflarda olanı, gerçekliği görüntülediklerinden gerçekliğin sonuçları, bıraktığı izlerle ilgilenen bellek için bir hatırlama aracı olmaktadır.
Leonard filmde bir oyunun içindedir. Huizingaya göre de gerçeklerden kaçıp, kendi gerçekliğimize ulaşmak için rüyaya ve fantazyaya dalarak bir oyunun içine gireriz.
Huizinga'ya göre oyun gönüllü katılmadır. Kendisine katılanları gönüllü ve kendiliğindenlikli bir yaşam alanına kavuşturmakta; onları, toplumun diğer üyelerinden (alanlarından) ayırmakta; onlara, toplumdan tecritlenmiş -geçici olarak- bir mekân ve
olağan zamandan farklılaştırılmış ayrı bir zaman sağlamaktadır. Oyun için konulmuş bulunan ve uyulduğu için geçerli sayılan kurallar, belirli bir süre ile sınırlanmışlık, ve oyundan başka hiçbir dış realite ile temasta bulunmama olanağı, oyunda olağan hayattan daha büyük zevkler bulabilmeyi, oyunla dinlendirici bir zaman geçirmeyi sağlamaktadır. Bu ise, oyuna katılan topluluk üyeleri arasında dayanışma sağlanmakta; onlara maddi çıkar endişelerinden uzak bir yaşam biçimi kazandırmaktadır.
Filmimize baktığımızda Leonard'ında gerçek yaşamdan, gerçek olaylardan uzaklaşmak için kendisine gerçeklerden oluşmayan bir hayat, bir oyun alanı kurduğunu görürüz. Bu hayatta kendisine bir amaç belirlemiş ve bu amacın uğrunda kendisine kurallar koymuş, belleksizliğinin de bir sistem oluşturarak önüne geçmeye çalışmaktadır. Oyunda yalnız değildir, kendisine destek oluyor gibi görünen, asıl niyetlerini gizleyen iki kişi vardır: Natalie ve Teddy. Onlardan Leonard'ın belleksizliğinden istifade ederek, Leonard'ı kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmekte oyuna dahil olmaktadırlar.
Filmde fotoğraflar aracılığı ile - yenden üretim teknolojileri- aracılığıyla gerçeğin yeniden çoğullanmasından söz edebiliriz. Gerçeğin üretim teknolojileri ile yeniden çoğullanması da Postmodern dönemin en tipik belirleyicisidir.
Postmodern kuramın önde gelen isimlerinden Boudrillard, "üretim toplumunun tüketim toplumuna dönüştüğünü, yeni teknolojilerden medya, sibernetik modeller, bilgisayar ve eğlence endüstrilerinin endüstriyel üretimin yerine geçtiğinden" söz etmektedir. Baudrillard'a göre görüntüler dünya hakkında bilgi veren bir göstergeye dönüşmüştür.
Baudrillard, gerçekte fotoğraf, video ve bilgisayar tarafından üretilen görüntülerin birer simülasyon, yani aslı olmayan yeniden üretimdir. Baudrillard; simülasyonun basit bir anlamda taklit yapmak olmadığını taklidi gerçekçi kılmak için taklit yaptığı olayı gerçekleştirmek olarak tanımlar. Hatta Baudrillard bu durumu örneklemiştir. Hasta taklidi yapan birisinin hastalığa ilişkin belirtiler üretmesi gibi. Simülasyon doğru ile yanlış arasında ya da gerçekle düşsellik arasındaki farkı zorlamaktadır. Simülasyon, hastanın hasta olup olmadığına karar veremediği durumdur.
Filmde Leonard'ın hastalığı da bir çeşit taklidin gerçekleşmesi durumudur. Leonard hastalığını kabul etmekle birlikte hastalığının ciddiyetini kabul etmemektedir. Hastalığını karısını öldürme suçundan kurtulmak için araç olarak kullanmaktadır. Belki de karısını öldürmenin ağırlığını taşıyacak, bunu kabullenecek durumu yoktur. Sadece bastırılmış suçluluk duygusunu gidermek için kendisine hayali bir katil yaratmış ve yaşamının amacını onu bulup, öldürmeye, intikama adamıştır. Böylece adalet gerçekleşecek ve karısı rahat uyuyabilecek, kendisi de suçluluk duygusundan kurtulabilecektir.
Filmin sonunda Leonard bir barakada Jimmy adında birini öldürür. Adam ölmeden önce Leonard'a Tedy ile ilgili bilgi verir. Aslında adam şaşırmıştır. Çünkü buluşmaya Teddy gelecekti. Ona iki yüz bin dolar para verecekti. Bu da bize polis memurumuzun hiç de masum olmadığını, aslında uyuşturucu ticareti yapan Natalie ve erkek arkadaşı Jimmy ile işbirliği yaptığını göstermektedir. Teddy'de bir oyun oynamakta bu oyunda da Jimmy'nin belleksizliğinden faydalanarak onu araç olarak kullanmaktadır.
Barakaya Leonard'ı gönderen Teddy'dir. Baraka çıkışında Teddy'de oraya gelmiştir. Leonard birden o adamı neden öldürdüğünü sorgulamaya başlar ve Teddy'le tartışır. Teddy'e iki yüz bin dolardan söz eder. İlginçtir ki Leonard, Jimmy ile arasında geçen diyaloğu unutması gerekirken parayı hatırlamaktadır. Tedy'nin ona daha önce de başka Jimmy G. adında birisini öldürdüğünü, ama intikam aldığını unutarak tekrar yeni bir kurban aradığını ve bunun böyle devam edeceğini, kim bilir daha kaç Jimmy G. peşinden koşacağını söyler.
Söylenenler Leonard'ın hiç hoşuna gitmez. Çünkü Leonard kendi kurduğu gerçekliğinde, dünyasında mağdur tarafta olandır. Ama Teddy'nin ona yönelttiği bu suçlamayla birden sebesiz yere, kendi gerçekliğini sonuçlandırmak üzere masum insanları öldüren katil durumuna düşmektedir. Burada, Avcı-av karşıtlığını görmekteyiz. Leonard hiç beklemediği bir şekilde zalim bir avcı durumuna düşmüştür.
Leonard bunu kabullenmek istemez. Ama Teddy olduğu sürece bu durumu tekrar yaşayacaktır. Tek kurtuluşun Teddy'yi ortadan kaldırmak olarak düşünmesi üzerine Teddy'nin fotoğrafı altına yalanlarına inanma yazar ve Jimmy G.nin arabasının plakası olarak da Teddy'nin arabasının plakasını yazar. Jimmy bir süre sonra nasıl olsa yaşananları unutacak, böylece yine eskiden olduğu gibi intikam hedefinin peşine düşecek ve Jimmy G olarak da Teddy'i öldürecektir. Filmin başında gördüğümüz gibi. Buradabu sefer istemli bir unutma yaşadığını görürüz. Alında çoğumuz başımızı kötü birşey geldiğinde ya da istemediğimiz can sıkıcı bir olay yaşadığımızda, olayı bilinçaltımıza iter, olay olmamış gibi davranırız ya da olayın yarınını düşünmek istemediğimiz için düşünmeye erteleriz.
Filmde hem siyah beyaz sahneler hem de renkli sahneler Leonard'ın oynadığı oyunun bölümleridir. Siyah beyaz sahnelerde kurgu düz bir şekilde ilerlemekte. Renkli sahnelerde ise sondan başa doru ilerlemektedir. Otel odasındaki telefon konuşmaları sonucunda Leonard, Jimmy'i öldüreceği barakaya gider, üzerinde kot pantolon ve kot ceket vardır. Renkli görüntülerin son sahnesinde ise Teddy tarafından barakaya yönlendirildiğini görürüz. Barakadaki başlangıç sahnesi aslında filmde olayların başladığı sahnedir. Bu sahnede gerçekleşen olaylar Teddy'nin ölüm koşullarını hazırlamaktadır.
Postmodernizmde kural yoktur. Sadece ve sadece tercih vardır. Tercihler eleştirilemez, hor görülemez. Tercihlerin iyi-kötü, güzel-çirkin olarak tanımlanmasını kabul etmez. Filmde de Leonard tercihini yapmış ve hayatının amacını belirlemiştir. Amaç intikam almaktır. İntikam alma isteğinin filmdeki diğer karakterlerce eleştirilmesini kabul etmez, çünkü onun için doğru olan budur.
Postmodern bir film olan"Memento-Akıl Defteri"nde zaman ve mekanın önemsizliği öğelerini görürüz. Filmde de zaman ve mekân algımız bilinçli olarak azaltılmaktadır. Mekanlar; Leonard'ın oteldeki odası, Natalie'nin çalıştığı bar ya da ve, ayrıntıları ile gösterilmemiş sadece görmemiz gerektiği düşünülen şey verilmiştir.
Filmde gerçeklik bize parçalanmış bir şekilde sunulmaktadır. Karakterlerin girdiği, yaşadığı yerlerin ayrıntısına inilmemekte. Sadece parçalar halinde verilmektedir. Geçmiş ile ilgili bilgileri de parçalanmış halde görürüz. Leonard'ın karısının ayısını, tarağını ve okuduğu kitabı yaktığı sahnede gösterilmesi gibi. Zaten Postmodernizmin en belirgin özelliklerinden birisi de, bütünlükleri en küçük parçalara bölüp, bu parçalardan eklektik bir yapıya sahip olmasıdır.
Belleksizleşme kavramı, zaman-mekanın önemsizliğinin ön plana çıktığı, bellek ya da gerçekliğin fotoğraf, dövme, kartlar vb. şeylerle sağlandığı Postmodern bir filmdir.
KAYNAKÇA
Baudrillard Jean , Yokoluş Sanatı, Türkçesi: H.Çetinkaya, Ed-Eleştiri D., sayı.9, Güz-1995, s.36.
Oskay, Ünsal, Kitle İletişimin Kültürel İşlevleri, Der Yayınları, İstanbul 1993, s.145.
Sofuoğlu, Hikmet, Yeniden Üretimler, Simülasyon ve Postmodernizm, Anadolu Sanat
Dergisi, Sayı 2,Kasım 1994, s. 1540-155.
http://www.psikofarma.net/HASTA/amnezi.html
http://www.psikofarma.net/HASTA/amnezi.html
Baudrillard Jean , Yokoluş Sanatı, Türkçesi: H.Çetinkaya, Ed-Eleştiri D., sayı.9, Güz-1995, s.36.
Oskay, Ünsal, Kitle İletişimin Kültürel İşlevleri, Der Yayınları, İstanbul 1993, s.145.
Oskay, Ünsal, Kitle İletişimin Kültürel İşlevleri, Der Yayınları, İstanbul 1993, s.146-147.
Sofuoğlu, Hikmet, Yeniden Üretimler, Simülasyon ve Postmodernizm, Anadolu Sanat Dergisi, Sayı 2,Kasım 1994, s. 1540-155.